Yorumlar

Mısır’da Karşı-Devrim Süreci ve Dış Destek

Mısırda 3 Temmuz 2013te Abdülfettah El-Sisi liderliğinde gerçekleştirilen askeri darbenin 25 Ocak 2011te Hüsnü Mübarekin devrilmesiyle sonuçlanan devrimi sonlandırmak amacıyla yapılmış bir karşı-devrim olduğu artık hemen herkesin malumu. Bu süreçte en dikkat çeken nokta ise dış aktörlerin olaya ciddi anlamda müdahil olmalarıdır. Bunlar arasında en öne çıkanların Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve ABD olduğu söylenebilir.

Bu aktörlerin darbe sürecine halen ciddi anlamda destek olmaları ise baştan beri bu tasarımın parçası olduklarını doğrular nitelikte. ABD Başkanı Barack Obamanın Cuma günü telefonla görüştüğü Mısır Cumhurbaşkanı Sisiye Washingtonun desteğinin süreceğini vurgulaması ve Kahire için “stratejik ortak” tanımlamasını kullanması bu çerçevede dikkate değer.

Öte yandan petrol zengini Körfez ülkelerinin de Mısıra desteği sürüyor. Geçtiğimiz haftalarda toplanan Körfez İşbirliği Konseyi toplantısından çıkan karar bildirisinde “Sisi yönetimine tam destek verileceği” teyit edildi. Burada dikkat çeken nokta Katarın da bildiriye imza atmasıydı. Mısır siyasetinde Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirliklerinin direnciyle karşılaşan Katar, bu konuda bağımsız siyaset üretmekte önceye nazaran daha da zorlanmakta. Nitekim, son dönemlerde Katar, Müslüman Kardeşler ve Mısırla ilgili konularda geri adımlar atmak zorunda bırakıldı. Bu adımlardan Katarın İhvan ve Sisi yönetimine yönelik politika değişikliğine gideceğini beklemek de yanlış olur. Son yıllarda diplomaside önemli aşamalar kaydederek olgunlaşan Dohanın değişken ve esnek bir dış politika izleme kabiliyetine sahip olduğu unutulmamalıdır.

Son olarak Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirliklerinin Mısıra iki yönlü desteği koşulsuz devam etmektedir. Bu desteğin birinci veçhesi ekonomiktir. Sisi yönetimine doğrudan finansal yardımlarda bulunan Riyad ve Abu Dabi, Batılı girişimcileri de Mısıra çekmek için çalışmalar yürütmektedir. Mart 2015te Mısırın Şarm El-Şeyh kentinde düzenlenecek olan “Mısır Ekonomi Zirvesi” Suudi yönetimin girişimleri ile gerçekleşecektir. Zirvede Mısıra yabancı yatırımlar aracılığıyla sıcak para akışının sağlanması kaydıyla ekonominin kendi ayakları üzerinde durmasına katkıda bulunulması hedeflenmektedir.

Bu iki ülke bir taraftan da Sisi yönetiminin içeride şeytanlaştırdığı Müslüman Kardeşler hareketinin siyaset sahnesinden dışlanmasına katkıda bulunmaktadır. İhvanın önde gelen bazı figürlerinin Katardan gönderilmesi konusunda Dohaya baskı yapan bu Riyad ve Abu Dabi, kendi ülkelerinde yaşayan veya İhvana yakın olan kişi ve grupları da dışlamaktadır. Birleşik Arap Emirlikleri İçişleri Bakanlığı Kasım ayında İhvanı terör örgütleri listesine alarak bu anlamda kararlılığını göstermiş oldu.

Mısırda 25 Ocak 2011de spontan bir biçimde, geniş halk kitlelerin desteğiyle başlayan devrim sürecini karşı-devrimle sonlandırmak isteyen iç aktörlerin bu projede yalnız olmadığı gerçeği Washington, Riyad ve Abu Dabi gibi başkentlerin darbeden bu yana izlediği politikalarla net bir biçimde ortaya çıkmış durumda. Bu da uluslararası diplomaside çokça dillendirilen “iç işlere karışmama” ilkesinin kimi durumlarda aslında herhangi bir anlam ifade etmediğinin açık göstergesi.